30 Haziran 2009

Elleri öpülesi Osmanlı paşaları kimlerdi?

Asrımızın anlı şanlı paşaları, devletten aldıklarıyla neler yapıyor? Türkiye'nin son elli yılına baktığımızda korkunç bir tablo var. Ya Osmanlı paşaları nasıldı? Raif Öztürk yazdı:

Osmanlı paşaları ve bugünkü paşalarımız

Tarihi camileri, imarethaneleri, han, hamam, külliye ve medreseleri veya tarihi köprü gibi eserleri inceledikçe, çoğunun o günkü paşalar tarafından yapıldığını görüyoruz.

Yani devletten aldıklarını, hem o günkü halk yararına hem de kalıcı olarak, nesiller boyu halklar ile paylaşmasını bilmişler. Üstelik de o savaşlı yıllara rağmen…

Peki, asrımızın anlı şanlı paşaları, devletten aldıklarıyla neler yapıyorlar acaba?

Yarım asırlık araştırmalarımda, 'bunu düşünmek' zerre kadar bile aklıma gelmemişti. Ancak Ergenekon soruşturmalarına ve 1946'dan bu yana süregelen Encümen-i Dâniş faaliyetlerine ciddi bir göz attığımızda, bu soruyu düşünmemek mümkün değil.

Öyle ya, bazı paşalarımızın harcamaları ve yatırımları (!) maalesef dillere destan oldu.

• Hiç düşündük mü? Niçin onlar öyleydi veya bunlar niçin böyle?
Gerçi, hasbelkader insan olmak hasebiyle, Osmanlı paşalarının içinde de (Kavalalı Mehmet Ali Paşa gibi,) nefsine uyanlar, mal ve şöhret hırslarına kapılanlar ve isyan çıkaranlar da olmuştur. Fakat bunlar çok az sayıdadırlar…

İsterseniz bir açılış yapmak için, Osmanlı paşalarından bir kaçının bıraktığı eserlere, kısaca bir göz atalım:

• Ahmet Cevdet Paşa: Osmanlı Devleti'nde, on dokuzuncu asırda yetişen büyük devlet ve bilim adamıdır. Mecelle'yi kaleme alarak İslâm Hukukunu sağlam bir dille kitaplaştıran komisyonun başkanıdır. Sadece 'Tarih-i Cevdet' isimli eseri 12 cilttir. Ayrıca 'Hülâsatül Beyan, fi-Te'lifi'l-Kur'an' ve 'Hilye-i Seadet' (Hz. Muhammed'in görünüşü, ahlakı, hal ve hareketleri) gibi tam 15 ciddî eser bırakmıştır.

• Koca Mustafa Paşa: Fatih Sultan Mehmed Han devrinde saraya alınarak, devlet kademelerindeki çeşitli hizmetlerinden sonra da Vezîr-i âzamlığa kadar yükseldi. Sultan İkinci Bâyezîd Handan sonra, Yavuz Sultan Selim Han da onu Vezîr-i âzamlıkta bıraktı. İstanbul'da 'Koca Mustafa Paşa' semtinde kendi adıyla anılan câmi, imâret, (yoksullara gıda, aş ve sosyal yardım dağıtan hayır kurum binaları.) medrese, mektep ve tekkeden meydana gelen bir külliye, Eyüp'te câmi, Rumeli Yenice-i Karasu'da imâret, Nevrekop'da câmi ve mektep yaptırarak halkın hizmetine bırakmıştır.

• Damat İbrahim Paşa: Devletin askeri ve mülkî kademelerinde 41 yıl çeşitli başarılı hizmetlerinden sonra, 13 sene sadrazamlık yaptı. Farsça, Rumca, Sırpça ve İtalyanca bilen İbrahim Paşa, bugün Türk ve İslam Eserleri Müzesi olarak kullanılan İbrahim Paşa Sarayından başka, İstanbul, Mekke Selanik, Hezergrad (Razgrad) 'İbrahim Paşa Cami'lerini inşa ettirmiş. Kavala'da cami, mescid, mektep (okul) , medrese, zaviye, (Dînî sosyal hizmet mekânları) hamam ve çeşme gibi eserler inşa ettirmiş ve bunlara vakıflar tahsis ettirmiştir…

• Davut Paşa: II. Beyazıt saltanatında 15 yıl sadrazamlık yapmış, Osmanlı devlet adamıdır. İstanbul'un Cerrahpaşa Semtinde cami, imaret, çeşme, medrese ve türbeden oluşan ve kendi adını taşıyan külliyeyi, Davutpaşa Kışlasını, Üsküp'te yine kendi adını taşıyan çifte hamamı yaptırmıştır…

• İskender Paşa: Fatih Sultan Mehmet'in oğlu II. Bayezid'in İstanbul dışına çıktığında, şehri emanet edebilecek kadar sadık bir vezir olarak bilinir. İstanbul Fatih'teki İskenderpaşa Camii'ni yaptırmış, Trabzon'da da yine İskender Paşa adında Camisi bulunmaktadır…

• Sokullu Mehmet Paşa: 14 yıl süren sadrazamlığı boyunca usta bir siyasetçi olarak öne çıkmış, birçok askeri ve siyasal başarının elde edilmesinde birinci derecede rol almıştır. İstanbul'un Büyükçekmece ilçesinde, Galata semtinde, Kadırga semtindeki cami ve İstanbul'da, Lüleburgaz'da, Havsa'da (Edirne) ve Payas'ta (Hatay) bulunan beş külliyesi mevcut olup, imparatorluğun her yanına yayılmış eserleri vardır...
• Rüstem Paşa (1500-1561) Kanuni Sultan Süleyman döneminde 14,5 yıl sadrazamlık yapmış Osmanlı devlet adamıdır. Hasbelbeşer bazı kusurlara da imza atmıştır. Biri Tekirdağ'da, diğeri İstanbul'da kendi adına yaptırdığı 2 adet cami vardır. Hamamlar ve çok sayıda kervansaraylar yaptırmıştır. Ayrıca Kütahya'da ve İstanbul Yeşildirek mevkiinde, çok büyük medreseler inşa ettirerek, halk yararına vakfetmiştir… (İstanbul'daki medresesi şu anda, İst. İlim ve Kültür Vakfının merkezidir.)

• Gedik Ahmet Paşa: Fatih Sultan Mehmet zamanında 3-4 yıl sadrazamlık yapmış Osmanlı devlet adamıdır. Afyonkarahisar'da bir külliye, Ladik'de bir mescit ve bir köprü, Kütahya'da bir mektep (okul) ve bir de arasta (Kapalıçarşı konumunda çarşı) yaptırmıştır. İstanbul Gedikpaşa'da, adı ile anılan ünlü bir hamamı vardır…

• Rumî Mehmet Paşa: Fatih Sultan Mehmet zamanında, 4 yıl sadrazamlık yapmış Osmanlı devlet adamıdır. Üsküdar'da bir Cami ve Manisa'da da bedesten (borsa, banka görevi gören, kumaş, mücevher ve çeşitli kıymetli eşyaların alım satımının yapıldığı, eşit büyüklükte kubbelerle örtülü, bir çeşit kapalı çarşı) yaptırmıştır.

• Kâzım Karabekir paşa: 1882 İstanbul Kocamustafapaşa doğumludur. Birçok askeri ve siyasi faaliyetlerde bulunmuş, 29.6.1923'de TBMM'nin ikinci devresi'nde İstanbul Milletvekili seçilmiştir. 1939'da tekrar İstanbul Milletvekilliği'ne seçildi. 1943-1946 yıllarında milletvekili olarak yerini korudu ve 5 Ağustos 1946'da yapılan TBMM başkanlık seçimlerimde Meclis Başkanı seçildi. 'Sanayi Projelerimiz' ve 'İktisat Esaslarımız' gibi tam 41 adet ciddi eseri mevcuttur…

Evet, hiç düşündük mü, acaba niçin onlar öyleydi? Birlikte irdeleyelim:

• Eğitimlerini incelediğimizde, çağın gerektirdiği her türlü müspet ilimlerin ve en az birkaç yabancı lisanın yanında, aynı ciddiyetle mutlaka DÎNÎ EĞİTİM almış oldukları, ilk göze çarpan artılarıdır. Ve bu çok önemli bir farklı artı değerdir…

Allaha, meleklere, Âhiret âlemine ve mahkeme-i Kübra'da hesap vereceğine inanan bir kimseden, 'Allah c.c. rızası için HALKA HİZMET'TEN' başka ne beklenebilir ki?...

Hasbelkader 'beşer-şaşar' kabilinden ve imtihan gereği bir takım sapmalar elbette olabilir. Ancak bu fireler, nefis ve şeytana aldanmış bazı istisnalardır…

Çalışmayı, bağışlamayı ve lisanı teşvik eden yüce dinimizin teşvikiyle başarmışlar. Sadece bir yabancı lisan ile yetinmemişler, 7-8 yabancı lisan bilenleri vardır…

• Bu günkü Ergenekon kapsamında yargılanan ve onları dışarıdan destekleyen bazı paşalarımızın yetiştiği eğitim sistemlerini ve zihniyetlerini tahlil etmeyi, takdirlerinize ve vicdanlarınıza havale ediyorum…

NOT: Sadece 'mukaddes askerlik görevlerini' düşünen, siyaseti ise konu uzmanlarına ve devlet adamlarına bırakan 'elleri öpülesi ciddi paşalarımız', bahsimizden hariçtir…

MORALHABER


Hiç yorum yok:

Popüler Yayınlar

Blog Widget by LinkWithin

İslam İlmihali